5 Mart 2011 Cumartesi

Osmanlı'da Hürriyet Hareketleri

OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA HÜRRİYET HAREKETLERİ
            19. yüzyılın bir kısmına hakim olan ve yıllarca Avrupa ülkelerini kaynaşma içinde tutan Liberalizm yani Hürriyetçilik hareketi, Osmanlı imparatorluğu üzerinde etki yapmaktan geri kalmamıştır. Yalnız şurası muhakkaktır ki, Fransız ihtilalinin doğurmuş olduğu hürriyetçilik akımı Avrupa ülkelerinde çabuk ve yoğun bir etki yavaş olmuştur. Osmanlı toplumu ile Avrupa toplumları arasındaki hem din ve hem de kültür farklılığını bu durum temel bir sebep olarak almakla herhalde yanlış olmayacaktır.
            Osmanlı imparatorluğundaki hürriyetçilik akımının her biri bir öncekinden daha yoğun olmak üzere, dört gelişmede açıkça tespit edilmektedir. Bunlar 1839 Tanzimat Fermanı ve bununla başlayan Tanzimat hareketi esasında Avrupa’daki 1830 ihtilallerinin tesiri altında kalmış bir harekettir. Böyle olmakla beraber Tanzimat Fermanı hiçbir zaman Avrupa’daki hürriyetçi akımlarla kıyaslanamaz. Arada büyük farklılıklar vardır. Bir defa; 1830 ihtilalleri Avrupa’da aşağıdan yukarı doğru, yani alttan gelen bir hareket şeklinde olmuştur. Halkların, hürriyet için yukarıdaki otoriteye karşı ayaklanması şeklinde ortaya çıkmıştır. Halbuki Tanzimat hareketinde böyle bir nitelik mevcut değildir. Tanzimat Fermanı başta büyük reşit paşa olmak üzere, Padişah Abdülmecit’in iyi niyeti ile Osmanlı uyruklarına bahşettiği bir lütuftur. Bununla beraber, mutlak otoritenin sahibi kendi otoritesini bazı bakımlardan sınırlayacağını uyruklarına tek taraflı bir irade beyanı ile taahhüt etmiştir. Bu sınırlama padişahın, kişisel yönetiminde,, bazı ilkelere bağıl kalacağını belirtmesi ile oluyordu. Mesela, vatandaşların ırz, namus, can ve mal güvenliğinin sağlanması ve korunması, vergi adaletsizliğinin, askerlik hizmetinde haksızlık ve adaletsizliklerin giderilmesi, saç ve cezaların şahsileştirilmesi, adli kovuşturmanın açıklığı gibi, Tanzimat fermanı, o derece yukarından verilen bir lütuftur ki padişah fermanında ütün bu saydığımız ilkeler için “Müsaadat-ı Şahane” yani kendisi tarafından verilen özel müsaadeleri deyimini kullanmaktaydı.
            İkinci olarak, Avrupa’daki hürriyeti hareketler her şeyden önce bir anayasalı rejimin kurulmasını amaç gütmüştür. Tanzimat Fermanında ise bir anayasa söz konusu değildir. Bu fermanla daha ziyade vatandaşın kişiliğine ve güvenliğine zarar veren bir takım yönetim aksaklıklarını düzeltilmesi öngörülmekteydi. Bununla beraber Tanzimat fermanı, Osmanlı imparatorluğunda anayasalı düzene doğru atılmış bir ilk adım sayılabilir. Çünkü, imparatorluk içinde bunandan önceki yüzyıllarda yapılan bir çok yenileşme teşebbüslerinden çok farklı olarak siyasal düzende ve siyasal otoritenin işlemesinde bir yenilik getirmektedir.
            1856 Islahat Fermanı de Avrupa’daki liberal akımlara benzetilemez ve bir anayasacılık hareketi ile de ilgisi yoktur. Bundaki farklılığı da şu iki noktada toplamak mümkündür: bir defa Islahat Fermanı kendiliğinden ortaya çıkmış olmayıp, yabancı devletlerini baskısı ile padişah tarafındın yayınlanmıştır ve esasa amacı da 1854-56 Kırım Savaşının sebepleri ile bağlantılı olarak, Hıristiyan uyruklarının bir takım hak ve yetkilerini arttırmak suretiyle onları Müslüman uyruklarla eşit seviyeye getirmekti.
İkinci olarak, Islahat Fermanı da incelenirse görülür ki, bu belgenin de bir anayasa niteliği yoktur. Fermanda sözü edilen ve Hıristiyan uyruklara bahşedilen hak ve yetkiler gerçekten Hıristiyan uyruklarını yönetimi ve onara yapılacak muamele ile ilgiliydi.
1876 I. Meşrutiyet Hareketi ile Osmanlı imparatorluğuna ilk defa anayasalı bir rejim girmiştir. 1876 Osmanlı Anayasası 1848 ihtilalleri sonucu Prusya’nın kabul etmek zorunda kaldığı, nispeten liberal olan Prusya anayasasından mülhem olarak hazırlanmıştır. 1851 Prusya anayasası ise Prusya’nın disiplin ruhunu muhafaza ederek, o zamanki Avrupa’nın en liberal anayasası olan 1831 Belçika anayasasından kaynağını almıştı,
1876 Anayasası Osmanlı imparatorluğunda ilk defa olarak anayasalı bir rejimi başlatmakla beraber, bu I. Meşrutiyet hareketi de bir halk hareketi; aşağıdan yukarıya yönelen bir baskı ve istek sonucu olarak ortaya çıkmış değildir. Padişahlığın mutlak otoritesini bir dereceye kadar törpüleyerek ve Osmanlı vatandaşları için de bazı esas hak ve hürriyetler getirmek suretiyle, monarşiye dayanan bir anayasalı rejim kuran ve bundan dolayı da adına Meşrutiyet denen 1876 düzeni, esasında Yeni Osmanlılar denen  bir avuç Osmanlı aydının teşebbüsü ile ortaya çıkmıştır. Bu bir avuç aydın, Osmanlı devletinin gittikçe artan çöküntüsüne karşı çare ararlarken, bu çareyi anayasalı bir rejimde bulmuşlar ve bu rejimi, padişah II. Adülhamit’i tahta çıkarırlarken, onunla yaptıkları pazarlık sonucu gerçekleştirmişlerdir. Avrupa’daki liberal hareketlere oranla farklılık bir daha burada da kendisini göstermiştir.
I. Meşrutiyet hareketi fazla yaşamamıştır. I. Meşrutiyet, 1877-78 Osmanlı – Rus savaşına varan Balkan buhranı içinde  ilan edilmiştir. Sonradan görülmüştür ki, II. Abdülhamit Osmanlı – Rus savaşının doğurduğu şartları bahane ederek 1878 şubatında yürürlükte kaldırdı.
Alıntı; Prof, Dr. Fahir Armaoğlu, 20. yüzyıl siyasi tarihi, ist. 2007, S. 55-58

Hiç yorum yok: