8 Mayıs 2011 Pazar

Osmanlıda Okçuluk

Abdülhamit Mason muydu?

Tarih Dünyası Dergisinin 1 şubat 1965 tarihli 3. sayısında Azmi Selen imzalı Türkiye Masonluk Tarihinde Bilinmeyen Hakikatler başlıklı yazı dizisinden bir bölümü aktaralım. 1935 mayısında Mason Localarının kapatılmasının CHP içerisinde tartışıldığı döneme işaret ederek şöyle yazıyor. Bu sıralarda gazetelerde yine Masonluk hakkında havadisler vermeye Türkiye Masonluğunun kökünün dışarıda olup olmadığına dair anketler yapmaya başlamışlardı. Bu neşriyat arasında Abdurrahman Adil Eren imzasıyla gazete intişar eden Abdülhamit Farmason başlıklı yazıyı tarihi kıymeti bakımından naklediyoruz. Bir gün Vefalı Galip Paşa ziyaretime gelmiştir. Vefalı Galip Paşa iffetiyle istikametiyle olduğu kadar Balkan harbinde mağlubiyeti ve esaretiyle de maruftur. Bu ziyaretine sebep Abdulhamit’in en mahrem ve en sevgili mabeincisinin ağzından işittiği tarihi bir sırdır. Bu sır şu idi. Abdulhamit masondu ve masonlar tarafından büyük himaye gördü. Şaşırdım ve şairi azam lisaı ile Almaz bunu havsalım hayalim dedim. İmamül Müslimin Halifei Ruizzemin olarak 33 yıl gazetelerin baş sütunlarında kendini dünyanın en sofu adamı olmak üzere yazdıran  ve kendini satan bir adam nasıl olur da farmason olur. Nasıl olur da halk arasında dinsizlik alameti olarak satılan ve sanılan bir mezhep ve mesleğe salik olunur. Bu olamaz şeydir dedim. Fakat Galip Paşa ısrar etti. Ve ilave etti. Sultan Aziz Mısır’a gittiği zaman yanında Şehzade Murat ve Hamit Efendi de beraber götürmüştür. Sultan Aziz şehzade Murat Efendi ve Şehzade Hamit Efendi hep birlikte Mısır sefer ve seyahatinde farmason oldular. Mısır Locasına yazıldılar. Mısır’ın Grand Orienti Emirine girdiler. Ben yine inat ettim. Galip Paşa da inat etti. Nihayet aciz kalarak havadisin membaını söyledi. Havadisin membaı Abdülhamit’in en mahrem en sevgili mabeincisi Faik Beydi. Galip Paşa yalan söylemez bir adamdır. Meseleyi tahkik etmek için Faik Beyi görmek bulmak lazım geldi. Ancak Faik beyi nerde bulmalı ve nerde görmeli. Aradan seneler geçti. Faik beyi görmek değil aramak bile nasip olmadı. Bir sene evvel hatırını sormaya gittiğim bir kadının evinde tesadüfen Faik Beyle görüşmeyeyim mi Vefalı Galip Paşanın verdiği havadisin doğru olup olmadığını sordum. İlk günü sonra arz ederim cevabıyla geçiştirdi. İkinci ziyaretinde evet dedi. Üçüncü dördüncü ziyaretlerinde tam izahat verdi. Ben de havadisin doğruluğuna kanaat getirdim. Bu yazının belge olarak kabulü ve buna dayanarak Abdülhamit’in mason olduğunu ileri sürmek kuşkusuz olanaksızdır. Abdulaziz 1863 nisanında 23 yaşında Murat ve 21 yaşındaki Abdülhamit ile birlikte Mısır’ı ziyaret etmiştir. aman orada üçünün birden mason olduğu iddiasına karşı ileri sürecek önemli gerekçeler vardır. Bir kere padişahın pek fazla sempati beslemediği yeğenleriyle eşit insanmış gibi davranması kabul edilemez. Üstelik elden kaçırmamasına çaba gösterilen Mısır’a Sultanın baş eğdiği anlamı taşır ki ne Sultanın Babıali paşalarının buna yanaşması düşünülemez. Bu iddia belgeli ortaya konuncaya kadar bize salt bir fantezi gibi görünüyor. Bu tür yakıştırmaların bazı çevrelere bazen yerme bazen de yüceltme amacıyla isim yapmış kimselerce uygulandığı çok sık görülmüştür. Örneğin hem Lenin’e hem de Atatürk’e bu yakıştırma yapılmıştır. İkisine ait belgeler de ortaya konamamıştır. Buna karşılık zamanında mason kurumlarının toplantılarında yararlanmış olduklarını kanıtlayan işaretler var. Ama ikisi de ilk fırsatta mason localarını kapattırmışlardır. Dolayısıyla salt masonluğa süründüğü ya da meraktan bir kez içeri baktığı için kişilere bu damganın vurması yetersiz kalıyor. Belge sayılmasa da yukardaki yazının bir başka konuya ışık tuttuğu yadsınamaz. İster mason olsun ister olmasın Abdülhamit’in daha tahta çıkmadan önce masonluk hakkında bilgisi vardı. Mısır gezisi olmasa bile Avrupa gezisi sırasında bu konu çevresinde konuşmuş olmalarıdır. Ayrıca Murat’ın çevresi biraderlerle dolu olduğu herkes bilirken onun öğrenmemiş olması düşünülemez. Nitekim bir başka iddiaya göre de Abdülhamit’e ve Yusuf İzzettin’e birlikte üyelik teklifi yapılmış ve ikisi de reddetmiştir. Şunun da üstünü vurgulayarak belirtelim ki Abdülhamit’i yermek için hiçbir fırsatı kaçırmamış olan Avrupa basını ve özellikle İngiliz çevreleri böyle bir şeyden asla bahsetmemektedirler. Abdülhamit’i Panislamlıkla suçlayanların elinde eğer halifenin mason olduğuna dair bir ipucu bulunsaydı. Hiç kuşkusuz bunu yaymakta bir an bile vakit kaybetmezlerdi. Oysa çok köklü araştırmamıza rağmen bu konuda tek bir işarete rastlamış değiliz.. Nitekim ilkeler düzeyinde batıya Abdülhamit’ten çok daha yakın düşen ittihatçı rejimi o çevreler hem de özellikle İngilizler tarafından şiddetle masonlukla suçlamıştır. Edhem Eldem Genç Osman Döneminde Masonluk ve siyaset üzerine İzlenimler makalesinde bu konuda Rizopoulus’un şunları yazdığı kaydediliyor. Abdülhamit kendini tekris ettirmeye kadar gitmiş Mavroyeni Paşa vasıtasıyla Skaliyeri ile temasa geçmiş ve masonluk kurallarına itaat sözü vermişlerdi. Fakat Skaliyeri Paris’teki Maşrıkı Azam’ın da desteğiye böyle bir yardımı reddetmiştir. Padişah o zamanda bir İtalyan locasını denemiş ve bu loca tekris edilmeden senelik aidat ödemiştir. Kendi yorumu ise şöyle: “bu bilgilerin son kısım Amiablein raporu ile benzerlik taşımakla beraber Addülhamit’in müracaatı hakkında her hanği bir belgeey rastlamış değiliz. Bu bilgiyi de biz Abdülhamit’i tekris edilmesi olarak değil masonluk hakkında bilgi topladığı şeklinde yorumluyoruz. [1]


[1] Orhan Koloğlu, Abdülhamit ve Masonluk Eylül yay. . İst.  2001 S 15-17