20 Nisan 2011 Çarşamba

osmanlıda tahttan çekilmeler




Osmanlı İmparatorluğu tarihi üzerinde padişah ölümlerden ziyade ve diğer sebeplerle idarecilerin değişmesi dolayısıyla da durulmuştur. Ancak bunların birkaçı Diocletian veya Charles V tarafından açıklandığı gibi iktidarından vazgeçme ve kendi isteği ile tahttan feragat etme olarak tarif edilebilmiştir. Tahttan ayrılan padişahlar her ne kadar bir çok vesile ile akrabaların zorlamsı veya memnun olmayan yeniçerilerin planları ile tahttan indirilmiş iseler de onların devletin en yüksek menfaatleri için hareket ettikleri söylenebilir. Gerçek tahttan feragatların sadece iki başarılı örneği görülmektedir. I. Osman ve II. Murat. Bir da yeterince olgunlaşmamış II. Beyazıt. İki tane de şüpheli mesele görülür. Ertuğrul ve Orhan; bunlar her biri için sebep görünmektedir. Fazla çalışmakta kaynaklanan fiziki veya zihinsel yorgunluk Osmanlı imparatorluğunun 250 yıl içinde pek önemli olmayan bir uc beyliğinden ve Batı Anadolu’nun tenha vadisinde yarı göçebe hayvancılıktan I. Süleyman egemenliğin genişliğine nasıl büyüdüğü  düşünüldüğünde şurası açıktır ki bu harikulade olayın meydana gelmesi bunu  başaran insanların güçleri üzerinde aşırı istekler doğurmuş olmalıdır. Ertuğrul’un 1281 yılında ölümünden birkaç yıl önce tüm otoritesini oğlu Osman’a bıraktığı rivayet edilmiştir. Ancak bu konuda kesin bir bilgi yoktur. Bununla beraber Ertuğrul’un doğum tarihi için kroniklerde verilmiş 1198 tarihi tam doğru ise 80 yaşlarındaki Ertuğrul’un ölümünden önce iktidardan kısmen veya tamamen vazgeçmesi gayet tabii bir durum olmalıdır. Dikkatle düşünüldüğünde o sıralarda Osmanlıların genç ve daha aktif bir lidere ihtiyaç duyabilecek olan yayılma politikasına girişmeye hazırlanmış olmaları daha uygun görülmektedir. I. Osman muhtemelen 1324 yılının başlarında ölmüş ise de ölümünden beş yıl öncesi ile ilgili alınan haberler çok az veya hiç yoktur. Bu sırada oğlu Bursa’nın fethi ile en son noktasına ulaşan mücadelesi sırasında belirgin bir şekilde lider pozisyondadır. Bundan dolayı Osman’ın tüm yetkilerini yetkilerini resmi veya gayri resmi olarak 1320 yıllarda belki de biraz daha erken bir tarihte Orhan a verdiği tahmin edilebilir. Orhan’ın tahttan çekilmesi olayı da yine pek açık olmamasına rağmen durum ve şartlardan çıkarılmaktadır. Aynı şekilde 1355 yıllarından sonra sultanın faaliyetleri ile ilgili bilgi eksikliği vardır. Nihayet yine Orhan’ın son yıllarında oğlu Süleyman Paşanın önemi de aynıdır. Ancak bu her iki olumsuzluğa rağmen daha da önemli noktalar vardır. Öyle ki maalesef Süleyman paşa 1359 yılında Çanakkale boğazının Rumeli kıyıları yakınında ölümüne sebep olan bir kaza geçirir. Bunun üzerine babası idarenin dizginlerini yenide eline almak zorunda kalır. Ancak çok geçmeden çok sevdiği oğlunun ani ölümünden Orhan’ı oldukça fazla etkilediği görülür ve ayın yıl içinde kendisi de vefat eder. 1444 olaylarının yapılan son değerlendirmelerine kadar konu ihtilaflı ve karışıktı. Fakat son değerlendirmelerde daha tutarlı bir açıklama yapılabilmektedir. 1444 yılının ortalarında I. Murat’ın tahtını terk etme olayın daima akla aykırı bir tutum olarak görülmüştür. Şöyle ki hem Anadolu hem da Avrupa sınırlarına düşmanlar sefer hazırlığı için asker topladığı bir sırada tecrübesizliği herkesçe kabul edilen bir çocuğa II., Murat imparatorluğunun bütün idaresini nasıl devredebilirdi. Öyle görünüyor ki işin doğrusu şudur. Haziran yanını ilk günlerinde Murat oğlu Mehmet’i Rumeli valisi olarak görevlendirmiş olup kendisi de Batı Avrupa kuvvetlerini harekete geçirerek Türkleri iki ateş arasında bırakmadan önce Karaman kuvvetlerini bertaraf etmek için Anadolu’ya geçmiştir. Anacak Edirne’deki Hurufi şeyhlerinin ortalığı karıştıran ehli sünnet dışı vaazları, yeniçerilerin dehşet saçan eylemleri ve haçlı seferleri girişimlerin endişesi gibi olaylar padişahın tahta dönüşü acil hale getirdi. Bereket versin Anadolu’daki sefer gayet iyi sonuçlandı. Ve murat Çanakkale boğazındaki Hıristiyan filosunu durduran askerlerin çoğunu geri çekebildi. Murat İstanbul boğazını geçmek ve zafer için vaktinde Varna’ya ulaşarak ordusunu başında olmak zorundaydı. Ancak Murat vezirlerinin ricalarının aksine aniden tahtı terk etti ve Manisa’ya çekildi. Hutbe II. Mehmet’in adına okundu. Ve II. Mehmet imparatorluğun muhtelif darphanelerinde yeni paraların basılmasını emretti. II. Murat’ın bu kararın arkasında nelerin yattığına dair öneriler yapılabilirse de bunu tam olarak bir motive bağlamak imkansızdır. Karaman ve Haçlılara karşı kazandığı son zaferleri artık uzun bir süre Osmanlı imparatorluğun tehlikeden uzak tutabilecekti. Ama bu esnada doğu ve batıya yapılan 20 yıllık seferler de Murat’ı iyice yormuştur. Nihayet Manisa ona dünya meşakkatlerinden elini eteğini çekeceği bir ortam sunuyordu. Oğulları Ahmet ve Alaettin Ali’nin ölümleri Murat’ı üzmüş olmalıydı. Bununla beraber muhtemeldir ki murat dervişler arasında zahidane bir hayat sürmeyi istiyordu. Belki de imparatorluk içinde soylularla ciddiyetsiz dönme vezirler arasındaki gerilimin artması öyle bir noktaya ulaştı ki murat bunların üstesinden gelemeyeceğini hissetti. Bunun üzerine kendisini çekerek yeni padişahın bunu heyecanı yatıştıracağını düşündü. Murat’ın tahttan çekilmesi maalesef bir buçuk yıldan biraz fazla bir zaman sonra sona erdi. Yine çok kesin bilgi olmasa da veziriazam Çandarlı Halil paşanın bir hükümet darbesi planladığı söylenebilir. Dolayısıyla II. Mehmet in babasını tahta davet ettiği hikayesi uydurmadır. Halil’in hareket planı muhtemelen Mehmet’le uyumlu çalışmamakta ve genç padişahın kendisini azledeceği korkusundan kaynaklanıyordu. Yeniçeriler de huzursuz ve çocuk idarecinin kendilerini de etkisiz hale getireceğinden rahatsızları. Bundan dolayın vezirler derhal kontrol altına alınmayacak olan askerlerin canlarına ve mallarına soğuk bakacaklarından korkuyorlardı. Bununla beraber Murat mayıs ayında Manisa’da ağustos ayında da Bursa’da kalmak suretiyle başkente dönmedi. Bursa’da vasiyetini yazdırdı. Gelecek korkusu eylül ayı girmeden Murat Edirne ye ulaştı. İkinci defa padişah olarak tahta oturdu. Bu sırada Mehmet  sancak valisi olarak tecrübesini artırabilmesi için sarayda çıkarılacak sakin olan Manisa eyaletinden yerini aldı. Böylece II. Murat’ın zamansız ve kısa süren tahttan feragatı sona erdi. En son ihtiyarı olan tahttan feragat etme daha doğrusu hedefine ulaşamadığı için tahttan feragat girişim sadece bir saltanat dönemi sonra meydana geldi. İkinci Beyazıt tabiatını aksine asla memnun edilmemiş ve olayların akışını kendi arzusuna göre yönlendirmemiş gibi görünmektedir. Türkler ona imparatorluk yönetiminin tüm karışıklık ve gerginliğine karşın oldukça sakın bir hayat tarzını fazlaca tercih etmiş bir karakter çizerek onu sofu veya veli diye adlandırmışlardı. Bununla beraber sosyal hayat onu etkilemişti. Tahta geçmeden uzun süre önce yaptığı evlilikler vasıtasıyla saray vezirlerinin güçlü entrikalarıyla ittifak içerisinde bulunmuştur. Yine buna paralel olarak tahta geçer geçmez kardeşi Cem’e karşı kendi mirasını tam olarak korumak için mümkün olan tüm savaş silahları ve diplomasisi ile mücadele etmiştir. 14 yıl süren bu mücadelenin gerginliği Beyazıt’ı oldukça yormuştu. Birkaç yıl sonra da bu defa da kendi oğulları babaları öldükten sonra tahtı ele geçirme çerçevesinde bir takım tertiplere başladılar. Beyazıt bunu hissedince doğum yeri olan Dimetoka’ya çekildi. Bu 1511 yılında vakii oldu. Ve Beyazıt en çok sevdiği oğlu Ahmet’in lehine tahttan feragati teklif etti. Fakat askerlerden hiçbiri bunu kabul etmedi. Ve vezirler Beyazıt’ın en küçük oğlu ı. Selim in eninde sonunda tahtı ele geçireceğini fark ederek padişahın önerini desteklemek suretiyle kendi durumlarını tehlikeye atmayı kabul etmediler. II. Beyazıt’ın tahttan feragatine izin vermeyi reddedişlerinin bir sebebi de muhtemelen II. Murat’ın bu tür girişimlerinin sebep olduğu karışkılığın daha hafızalardan silinmemiş olmasıdır. Böylece II. Beyazıt’ın tahttan feragat isteği yerine getirilmedi fakat bir yıl sonra I. Selim babasını devirmek için kendisini yeterince güçlü olduğunu anladı. Bunun üzerin Beyazıt geri kalan ömrünü Dimetoka’da geçirmek üzere İstanbul’u ter ketti ancak ölüm yolda yakaladı. Sonraki padişahlardan bazıları nezaketle tahttan indirilmelerini kabul etmişlerdi. Ancak bir tanesi (VI.Mehmet) bundan müstesnadır. Bir başka deyişle VI. Mehmet’in tahttan indirildiği söylenebilir. Daha sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi saltanatı kaldır ve onun sadece halife olarak kalmasına izin verildi. Ancak VI, ülkeyi terk etmeyi tercih etti.[1]


[1] Anthony Dolphin Alderson, Bütün yönleriyle Osmanlı Hanedanı, Yeni Şafak, S. 99-104