5 Mart 2011 Cumartesi

1.Dünya Savaşı

I.DÜNYA SAVAŞI

            Birinci Dünya Savaşının sebep ve sonuçları, Fransız İhtilali ve bir çeyrek yüzyıl süren ihtilal savaşlarının, müteakip yüzyıl içinde meydana getirdiği gelişmelerin devamlı ve tabii bir sonucundan başka bir şey değildir. Fransız ihtilalinin ortaya çıkardığı yeni fikirler, telakkiler ve siyasal ve sosyal müesseseler, devletlere olduğu kadar, milletlerin davranışına da yeni yeni istikametler vermiştir. Denebilir ki, devletlerin kendi sınırları içinde olduğu kadar, devletler arasındaki münasebetler de yeni bir çerçeve içinde akmaya başlamak mümkündür. Liberalizm hareketleri sadece devlet sınırlarlı çatışma konuları meydana getirmiştir. Milliyetçilik hareketleri ise liberalizmden daha etkili olmuştur. İtalyan milli birliğinin kuruluşu ve bundan daha öneli olmak üzere Alman imparatorluğunun ortaya çıkması, Avrupa dengesine yepyeni bir biçim vermekle kalmayıp, balkanlardaki milli duyguları da kamçılamış ve 1870 den sonra balkanlar Avrupa diplomasisinin faaliyet gösterdiği başlıca alanlardan biri olmuştur. 1908-1909 Bosna-Hersek buhranı ve 1912-13 balkan kıvılcımını bu bölgeden almıştır. Mamafih, balkan kaynaşmalarını ve buhranlarını, birinci Dünya Savaşının tek sebebi olarak görmek yanlış olur. Modern dünyanın gelişmesinde bir dönüm noktası teşkil eden bu savaşın derin ve geniş sebeplerini görebilmek için, 1815 den sonraki gelişmelerin yeni unsurlarını saymaya devam etmemiz dış politikasıdır. Bismarck’ın Alman İmparatorluğunu korumak için uyguladığı barış kombinezonları, sonuçları itibariyle Avrupa’yı bloklaşmaya ve bloklar arasındaki rekabet ve silahlanma yarışına götürmüştür. Alman dış politikası Bismarck’ın elinde daha uzun bir süre kalmış olsaydı, olaylar belik bir başka istikamet alabilirdi. Fakat, birbirine bağlı faktörler zincirindeki diğer halkalar burada göz önünde tutmak zorunluluğu vardır. Endüstrileşmenin 19. yüzyıl içinde kazınmış olduğu yeni hız ve bunun sonucu olarak gelişen ve genişleyen sömürgecilik diplomatik münasebetlerin alanını, Avrupa’nın dar sınırlarından çıkararak yeni kıtalara, Afrika ve Uzak Doğuya yaydığı gibi, çeşitli kombinezonlarla bloklaşan büyük devletler arasındaki çatışma alanların ve imkanların da arttırmıştır. Öyle görünürü ki devletler arasında karşı kompleks bir örgü haline gelen münasebetlerde ortaya çıkacak herhangi bir  buhranını, şu veya bu zamanda bir patlama ile sonuçlanması beklenebilir.
Yeni zamanlar tarihinde Fransız ihtilalinden sonra Birinci Dünya Savaşı sonuçları bakımdan son derece önemli bir dönüm noktası teşkil etmektedir. 1815 in dünyası 1789 un dünyasının nasıl çok farklı olmuşsa, 1919 un dünyası da 1815 dekinden çok daha farklı olmuştur. İkinci Dünya Savaşı ise, bundan da farkla bir görüntü ortaya çıkaracaktır.
           
Savaşın Çıkması;
Birinci Dünya Savaşının ani sebebini 28 Haziran 1914 günü Avusturya-Macaristan veliahdı Arşidük François Ferdinand’ın Saraybosna’da bir Sırplı tarafından öldürülmesi teşkil eder. Bu olay karşısında Avusturya’nın Sırbistan’a savaş ilan etmesi ve Rusya’nın Sırbistan’ın ve Almanya’nın da Avusturya’nın arkasında yer alması, Avrupa’yı bir hafta içinde dünya çapında bir savaşa sürüklemiştir. Olayların bu kadar hızlı akımında ise, 1908 Bosna-Hersek buhranından beri gittikçe gerginleşen Sırbistan-Avusturya münasebetleri başlıca rolü oynamıştır.
            Balkan savaşları ve bu savaşların sonunda Sırbistan’ın genişleyip kuvvetlenmesi Avusturya için korkutucu olmuş ve Avusturya’nın Sırbistan’a karşı durumunun daha fazla sertleşmesine sebep olmuştur. Fakat Balkan Savaşlarında Osmanlı devletinin yenilgisi ve imparatorluğun milletlerarası plandaki zayıflığı Rusya’nın da Boğazlar üzerinde iştahını kamçılamıştır. Bu ise, Sırbistan ile Rusya’yı birbirine daha fazla bağladığı gibi Rusya’nın Balkanlardaki faaliyetleri karşısında Avusturya-Macaristan ile Almanya’yı bu devletin karşısına dikilmeye sevk etmiştir.
Bu gelişmelerin başlangıcını, Osmanlı devletinin birici Balkan savaşının sonundan itibaren giriştiği askeri reform hareketleri ve bunun doğurduğu milletlerarası çatışmalar teşkil eder.
Birinci Balkan Savaşından Osmanlı kuvvetlerinin balkanlılar karşısında çok kısa bir sürede ağır yenilgilere uğraması, Osmanlı devletine askeri teşkilatının düzenlenmesi ve kuvvetlendirilmesi zorunluluğunu açık bir şekilde gösterdi. Bunu için donanmasının islahını İngiliz Amiral Limpus’a verdi. Jandarmanın düzenlenmesi ise İtalyan subaylarına verildi. Maliye ve gümrüklerin düzeltilmesi Fransız uzmanlarına verildi. Öte yandan, Almanya’ya da başvurup kara ordusunun düzeltilmesi için, Almanya’dan askeri uzmanlar istedir. Sadrazam Mahmut Şevket Paşa, Almanya büyükelçisi Wengenheim ile 24 Nisan 1913 günü bu meseleyi konuşurken şöyle demişti. “Türkiye ancak Almanya ve İngiltere’ye dayandığı takdirde yeniden canlanabilir. Bu iki devletin şimdiye kadar birbiriyle çatışır durumda olmaması bizim için başlıca talihsizlik sebebi olmuştur. Fakat Türkiye’nin bir Alman-İngiliz uzlaşmasını sağlayacak bir zemin olmasına da çalışmalıyım.” Bu suretle Osmanlı Devleti bir y andan ordusunu ıslah ederken bir yandan da dış politikasını bu iki devlete dayamak amacını güdüyordu. Fakat Alman büyükelçisi, Osmanlı Devletinin bu teklifini, memleketinin Osmanlı İmparatorluğundaki menfaatleri açısından ele almış ve Berlin’e gönderdiği raporunda şunları yazmıştır: “Orduyu kontrol eden kuvvet Türkiye’de en büyük kudret olacaktır. Hiçbir Alman düşmanı hükümet, ordu tarafımızdan kontrol edildikçe, iktidar mevkiinde kalamayacaktır.”
Bununla beraber, Almanya ile bu konuda yürütülen görüşmeler, 1913 yılının sonuna kadar devem etti. Alman hükümeti özellikle İngiltere’den çekindiği için, teklifi hemen kabul etmemişti. Fakat gerek İngiltere’ye gerek Rus çarına danıştıktan sonra teklifi kabul etti ve General Liman Von Sanders komutasında bir Alman askeri heyeti 1913 Kasımında İstanbul’a geldi. Limon Von Sanders, rütbesi dolayısıyla İstanbul’daki Birinci Kolordu Komutanlığına tayin edildi. Yani bir İmlan generaline Türk ordusunda fiilen bir komutanlık verilmişti. Bu durum Rusya’yı telaşlandırdı ve bir Rus generalini Türk Ordusuna tayin edilmesini istedi. Fransa da Rusya’yı destekledi. İstanbul’da hava bir süre gerginleşti. Rus Dışişleri Bakanı Sazanov, Almanya’nın bu hareketinin Rusya’ya karşı hasmane bir hareket teşkil ettiğini söylüyor ve Fransa da Rusya’ya Osmanlı Devletini bu teşebbüsten vazgeçirmek İstanbul’a bir savaş gemisi göndermesini tavsiye ediyordu.
Lakin İngiltere’nin Rusya’nın bu derece ileri gitmesini istememesi ve Almanya’nın da itidalle hareketi sayesinde mesele 1914 Ocak ayında çözümledi. Limon Von Sandars, Kolodu komutanlığından alınarak ordu müfettişliğine getirildi ki bu konuta yetkisinin fiilen elinden alınması demekti. Rusya bu formülü tatminkar buldu ve mesele de böylece kapandı. Fakat bu olay Almanya üzerinde iz bırakmadan geçmedi. İmparator II. Wilhelm, “Rusya-Prusya münasebetleri ebediyen ölmüştür. Artık birbirimizin düşmanı olduk” diyordu.
Almanya’nın İstanbul’da kazandığı bu nüfuz Rusya üzerinde korkutucu bir tesir yaptı. Şimdi Rusya’nın İstanbul üzerindeki bütün tasarıları önemli bir engelle karşılaşmış oluyordu. Bu engeli bertaraf etmek için Rusya iki yola gitti. Birincisi bir buhranın doğuracağı ilk fırsatta Boğazları ele geçirmeye karar verdi ve bunu hazırlıklarına başladı. İkincisi Rusya 1914 Martından itibaren Sırbistan, Yunanistan ve Romanya arasında yeni bir Balkan Ligi kurmak ve Üçlü İttifakın üyesi olan Romanya’yı bu kombinezona çekmek için çaba harcamaya başladı. Romanya Transilvanya’yı ele geçiremediği için Avusturya’ya sempati beslememekle beraber, Üçlü İttifaktan ayrılmayı da göze alamadı.
Rusya’nın kurmak istediği Balkan Ligi, Bulgaristan ile Osmanlı Devletine yönelecekti. Bunun içni Rusya’nın bu faaliyeti Avusturya’nın gözünden kaçmadı ve o da Bulgaristan ile Osmanlı devletini ittifak ettirerek Balkanlarda Sırbistan ve Rusya’ya karşı bir blok kurmak istedi. Fakat Saraybosna suikastı olduğu zaman Avusturya’nın çabaları hala devam etmekteydi.
Avusturya ile Rusya Balkanlarda bu şekilde yeni bir mücadele safhasına girdikeleri sırada, Saraybosna olayı patlak verdi.
Veliaht Ferdinand’ın 28 Haziran 1914 günü Saraybosna’da Princip adlı bir Sırplı tarafındın öldürülmesi, Avusturya’nın 1908 yılında Bosna-Hersek’in ilhak etmesine Sırbistan’da ve Bosna-Hersek Sırplıları arasında uyandırdığı tepkinin bir sonucu idi ve Avusturya İmparatoru artık çok ihtiyarladığı için, François-Ferdinand’ın hükümdarlığa geçmesi bahis konusuydu.
Suikast olayı karsısında Avusturya’nın tepkisi gayet sert oldu. Bu sefer Sırbistan’a ağır bir ders vermeye karar verdi ve bir savaşı da göze aldı. Yalnız işe Rusya’nın da karışacağını bildiğinden Almanya’nın durumuna öğrenmek istedi. Almanya ise buhran buhran genişlese bile, Avusturya’nın yanında yer alacağını kesin olarak bildirdi. Almanya, Avusturya’yı desteklemeye kara verirken, Uzakdoğuda ağır bir yenilgiye uğrayan Rusya’nın durumunu henüz düzeltemediğini ve bir savaşı kolaylıkla göze alamayacağını hesaplamıştı.
Almanya’nın desteğini sağlayan Avusturya, 23 Temmuz 1914’de Sırbustan’a 48 saat süreli sert bir ültimatom verdi. Ültimatomda, özellikle suikast olayının kovuşturulması bakımından birçok şeyler isteniyordu ve bunlar arasında Avusturya aleyhtarı olan subay ve memurların Sırbistan ordu ve İdaresinden azledilmesi, kovuşturmanın Avusturya ile birlikte yürütülmesi, alınan tedbirlerden Avusturya’ya derhal bilgi verilmesi gibi hususlar bulunuyordu. Sırbistan 25 Temmuzda verdiği cevapta bu isteklerin bir kısmını kabul etmemiş ve kabul etmiş göründüklerini de kaçamaklı bir kabule bağlamıştı. Bunun üzerine Avusturya aynı gün Sırbistan’la diplomatik münasebetlerini kesti ve 26 Temmuzda Sırbistan’ın seferberlik ilan etmesi üzerine, bu devlete hazırlanma fırsatını vermemek için, 28 Temmuzda Belgrat’ı bombardıman ederek savaşa başladı. Sırbistan’a savaş ilan etmekle Avusturya, diplomatik bir çözüm yolu ile kendisinin durdurulamayacağını ve Sırbistan’ı cezalandırmaya kararlı olduğunu Avrupa’ya göstermek istemişti ki, bu Rusya’yı da kesin bir durum almaya itmek demekti.
Gerçekten İngiltere diplomatik yolla buhranı yok etmek için Avusturya’nın Sırbistan’a ültimatom vermesi üzerine, Almanya nezdinde teşebbüste bulundu ve bir milletlerarası konferans toplamak istedi. Almanya bu teklife yan çizdiği gibi, İngiltere’nin sorusuna karşılık, Belçika’yı işgal etmeyeceğini dair teminat vermekten de kaçındı. Bu İngiltere’nin üzerinde olumsuz bir etki yaptı. Zaten Rusya da kendisini sıkıştırmaktaydı.
İngiltere’nin diplomatik teşebbüsü sonuçsuz kalınca, rus çarı askerlerin baskısı ile, 31 Temmuzda seferberlik alan etti. Rusya’nın seferberliği Aman Genelkurmayını hesaplarına ters düşüyordu. Genelkurmayın, Rusya’ya karşı elinde tuttuğu koz, Almanya’nın Rusya’ya oranla daha çabuk seferberlik haline geçebilmesindeydi. Halbuki Rusya kendisinden önce davranmıştı. Bu sebeple, Almanya Rusya’ya 31 Temmuzda bir ültimatom verip seferberliğini durdurmasını istedi. 12 saat süreli ültimatoma Rusya cevap vermeyince, Almanya 1 Ağustosta Rusya’ya savaş ilan etti.
Rusya’nın seferberliği üzerine Fransa da seferberliğe geçmişti. Almanya 31 Temmuzda Fransa’ya da bir ültimatom verip seferberliğin durdurulmasını istedi. Fransa cevabını geciktirdiği gibi, Almanya’ya kaçamak bir cevap verince, Almanya 3 Ağustosta Fransa’ya da savaş ilan etti.
Şimdi Almanya Bismarck’ın korktuğu gibi iki cepheli savaş karşısında kalıyordu. Fransa’ya karşı kısa sürede zafer kazanıp Rusya’ya dönmek isteğinden, Belçika’dan geçmesi gerekiyordu. Bu sebeple, 2 Ağustosta Belçika’ya başvurup bu memleketten geçit istedi. Belçika, İngiltere’ye danıştıktan sonra, bu isteği reddedince Almanya 4 Ağustosta Belçika’ya da savaş ilan etti.
Almanya’nın Belçika’ya saldırması İngiltere’yi harekete geçirdi. Almanya’nın Belçika’ya girmesi İngiltere için bir tehditti. İngiltere böyle bir tehlikeyi önlemek için 1839 yılında Belçika’nı tarafsızlığını milletlerarası teminat altına aldırmıştı. Almanya şimdi bunu çiğniyor ve İngiltere’yi tehdit ediyordu. Bunun için Almanya’nın Belçika’ya savaş ilan ettiğini öğrenince 4 Ağustos 1914 günü o da Almanya’ya savaş ilan etti.
4 Ağustosta da Avusturya Rusya’ya savaş ilan etti. [1]


[1] Prof. Dr. Fahir Armağolu, 20.Yüzyıl Siyasi Tarihi, Alkım yay, İst. 2007, S, 99-104

Hiç yorum yok: