10 Mart 2011 Perşembe

Balkan Harbinin Sebepleri

              Osmanlı tarihinin en büyük yenilgilerinden biri olan Balkan Savaşlarını sadece Türkler ve küçük Balkan devletleri arasındaki bir mücadelenin ürünü saymak yanlış olur. Dünya güç dengelerinin oluşmasında önemli bir yeri olan, hatta I. Dünya Savaşının sebepleri arasında bile sayılabilecek Balkan Harbinin çıkmasında birçok etken vardır.
            Büyük güçler tarih boyunca Balkanlara hakim olabilmek için mücadele vermişlerdir. 19. Asrın başlarında da Rusya ve Avrupa devletleri Balkanlara sahip olmanın planlarını yapmaktaydılar. Paris Antlaşmasından sonra Rusya’nın Balkanlara inmesi geciktirilmiş ise de 1876 Sırp İsyanları ve 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi ile Rusya, Balkanlardaki Ordodoksların hamiliğini üstlenen politikalarına devam etmiş ve İstanbul’daki Rus Büyükelçisi General İgnatiyev aracılığıyla Balkanlardaki Slavları kışkırtmıştı. Bu savaş neticesinde Ruslar Balkanlarda bağımsızlığın kazınmış küçük devletçiklerin hamisi rolünü daha kuvvetli bir şekilde sürdürmüştür
            Rusya Uzakdoğu’daki Japonlara karşı yaptığı savaşı 1905’de kaybedince gözünü geleneksel politikalarına uygun olarak Balkanlara ve Boğazlara çevirdi. Avusturya – Macaristan İmparatorluğu Bosna-Hersek’i ilhak etmesine Rusya razı olursa, buna karşılık Rusya’nın boğazlardaki taleplerine sıcak bakabileceğini iletmişti. 5 Ekim 1908’de Avusturya Bosna-Hersek’i ilhak edince Rusya bunu istemeyerek kabul etti. Bunu üzerine Rusya Jöntürk İhtilali’nden yararlanıp savaş yoluyla boğazları ele geçirmek emelini hayatiyete geçirmek istemişti. Ancak 1908 Reval Buluşmasından sonra müttefiki olan İngiltere ve daha önceki müttefiki Fransa, Rusya’nın Boğazlarda üstünlüğü ele geçirmesini istemiyorlardı. Bunu üzerine Rusya Osmanlıya karşı Balkan devletçiklerin birliğini destekleyerek Balkan Harbi’nin en önemli sebeplerinden birini teşkil etti. Rus hükümetince Balkan devletlerine her türlü yardım sağlandı. Binlerce Rus gönüllü Sırp ve Bulgarların yanında savaşmaya gitti.
            Balkan Savaşlarının önemli sebeplerinden biri de Makedonya meselesidir. Makedonya Devrimci Örgütü (VMRO), 1903 yılında Osmanlı yöneticilerinden çok Müslüman halkı hedefleyen bir ayaklanma planlamıştı. Maksatları Osmanlının ayaklanmayı kanlı bir şekilde bastırmalarını sağlayarak Avrupa kamuoyunu etkilemek ve büyük güçleri müdahaleye zorlamaktı. Fakat senaryo istenen gayeden ziyade problemin uluslar arası bir nitelik kazanmasına sebep olur. Bu problemde Avusturyalılar ile onların desteklediği Bulgarların tercihi, kendi kontrollerindeki bağımsız ya da özerk bir Makedonya’dan yanaydı. Fransa, İngiltere ve Rusya ise Avusturya’nın Makedonya’yı da nüfuz alanına katarak Balkanlarda büyümesi yerine, Makedonya’nın Balkan devletlerince paylaşılmasını desteklemişlerdir. Böylece müttefiklerin onayıyla Balkan Savaşlarının çıkışı de teşvik edilmiş olmaktaydı.
            Harbi hazırlayan ana sebeplerden birisi de Balkan milletleri arasındaki anlaşmazlıkları sona erdiren Kiliseler ve Okullar kanunuydu. 1870 yılında Bulgar ve daha sonra Sırp kiliselerinin bağımsızlıklarına kavuşmalarından ve Fener Rum Patrikhanesinin yönetiminden çıkmasından beri Balkan milletleri arasında Makedonya’da kıyasıya bir kilise kavgası sürmekteydi. Hangi kilise ve kiliselere bağlı hangi okulların kime ait olduğu belli değildi. Bu yüzden özellikle Bulgarlar ile Rumlar arasında çekişme hiç eksik olmuyordu. II. Abdülhamit ise iktidarının ilk gününden itibaren, Balkanlarda denge siyaseti güdüyordu. Abdülhamit’in tahttan indirilmesinden sonra İttihat ve Terakki önderliğinde bu mesele çözümlendi. 3 Temmuz 1910’da Osmanlı Hükümetince çıkarılan Kiliseler ve hangi kilise ve okullar kime ait olduğu belirlenmişti. İttihat ve terakki önderleri 1980 İhtilalinde kendileri tarafından olan azınlıklar arasındaki büyük anlaşmazlık sebebini ortadan kaldırarak böylece bir jest yapmışlardı. Fakat yaptıkları bu siyasi hata Balkanların kaybındaki en önemli sebeplerinden biri olmuştur.
            1910’lu yıllarda cereyan eden Arnavutluk ayaklanmasında ve 1912 nisanında Kuzey Arnavutluk’ta başlayan ayaklanma Mayıs 1912’de Arnavutlar Üsküp’ü işgel ederek hapishanede tutuklu bulunan mahkumları salıverdiler. Memleketlerine yakın olan bölgelerdeki redif depolarını yağmaladılar. Taviz vermek durumunda kalan Jöntürkler’in Balkanları elde tutabilmek içi dini ikinci plana atıp Türkleştirme politikası uygulamaları Arnavutların isyanının en önemli sebeplerindendi. Bu durum Türklerin Slavlara karşı olan üstünlüklerinde en önemli yardımcıları olan Arnavutları kaybetmelerine sebep oldu. Ayrıca bu yenilgi Makedonya’daki diğer Hıristiyanların isyan ve özgürlük ateşinin daha çok parlamasına sebep olmuş ve Balkan Harbinin çıkmasına sebep olmuştur.
            Harbin öbür cephesine yani Balkanlı müttefiklere bakıldığında harbin çıkış sebepleri benzerlikler gösteriyordu.
1-     Karadağlılar daha fazla genişlemek arzusuyla Sancak ve Arnavutluk’ta büyümek istiyordu.
2-     Yunanlılar büyük idealleri olan Adriyatik’ten İstanbul’u içine alacak bir aşrk imparatorluğu kurma sevdasındaydı ve harf öncesi hedefleri ise Makedonya kısmını almaktı.
3-     Sırplar eski Sırbistan topraklarını ihya etmeyi düşünüyorlardı ve harf öncesi hedefleri ise Kosova ve Makedonya’yı almaktı.
4-     Bulgarlar ise kendilerini Balkanlarda yaşayan bütün milletlerin özünü teşkil ettikleri inancıyla Balkanlarda dini ve siyasi bir birlik kurmak azmindeydiler. Harf öncesi hedefleri ise Trakya ve Bulgarlarla meskun Makedonya kısmını almaktı.
Balkan devletçiklerinin büyüme isteğinin ardında yatan sebep ise siyasi olduğu kadar ekonomiktir. Toprak açlığı olarak da ifade edilen demografik büyüme 1880-1910 yılları arasında Romenleri 4.3 milyona, Sırpları ise 1.7 milyondan 2.9 milyona yükselmişlerdi. Bu nüfusa yetecek toprakla lazımdı. Bu da ancak işgallerle gerçekleşebilirdi. 1911’de kırsal kesimin toplam nüfusa oranı Bulgaristan ve Sırbistan’da %80 Romanya’da %75, Yunanistan’da %60 idi. Fakir köyüler tefecilere olan borçlarını ödeyemediklerinden kentlere doğru göç edip işçi sınıfını oluşturmaktaydı. Bu sıkıntılı hayattan Balkan Ülkelerinden siyasi partiler istifade edip, savaşı teşvik ettiler. Balkanlı milletlerin Avrupa ile temasa geçmeleriyle Batı kültürü yayılmaya başladı ve Balkan Devletlerinin hayatında önemli bir yer işgal etti. Devletler düzeyindeki politik çekişmeler milliyetçilerin yararına olarak grupların dayanışmasını kuvvetlendirdi. Bütün bu sayılanlar ülke, içindeki sıkıntıları kapatmak ve halkı savaşa yönlendirmede milliyetçiliği ön planda tutan politikacıların yararına oldu.
                        Balkan harbi öncesinde Osmanlı   devletinin karadan bağlantısı bulunmayan Trablusgarp’ta İtalya’nın saldırısı üzerine girdiği savaştı. Cezayir-i Bahr-i Sefit Vilayetine bağlı olan On İki Adalar işgale uğramıştı. Yine Çanakkale Boğazının İtalyan Donanması tarafından ablukaya alınması Osmanlıyı zor duruma düşürmüştü. Neticede Osmanlı devletinin İtalya’ya karşı mağlup olması Balkan Devletlerini Balkan Harbi öncesinde Osmanlıya karşı birleşmelerinde ve savaşın çıkışında önemli bir etken olmuştur. Osmanlının seferberlik hazırlıkları sırasında Ege Denizinde İtalyan ablukası devam ettiği için, Balkan limanlarına denizden asker sevk etmesi de mümkün olamıyordu. Balkan Harbi öncesinde ittifakları ortadan kaldırmak için Osmanlı devlet adamları gerekli tedbirleri alamadıklarından yenilgi kaçınılmaz olmuştu. Atina Sefareti Müsteşarlığında bulunan Galip Kemali Bey’in 1912 Nisanında İstanbul’a gönderdiği raporlarda Bulgar ve yunan kralları arasındaki gizli haberleşmeler ve bunun neticesinde Rum ve Bulgar Patrikhaneleri arasında gelişmekte olan iyi ilişkilerin dikkat çekici olduğunu, ayrıca Bulgar ve Yunan komiteleri arasıda da bir anlaşma zemini oluşturulmak istendiği noktasında İstanbul’a haberler göndermiş ancak dikkate alınmamıştı. [1]


[1] Yılmaz Öztuna, Osmanlıdan Cumhuriyete Balkanların Makus Talihi Göç, Kum Saati yay. İst. 2001, S. 44-49

Hiç yorum yok: